SÖZCÜ TV burada! 1. Gün

“`html

Siyasetin Rekabet Alanı: Geçmişten Günümüze

Bir zamanlar bu topraklarda siyaset, farklı ideolojilerin çatıştığı değil, sağlıklı rekabetin yaşandığı bir alandaydık. Ancak bu, çok uzaklarda kalmış bir hatıra…

1970’lerin son dönemleri… Kürsüde Bülent Ecevit, “Ne ezen, ne ezilen; insanca, hakça bir düzen” diye haykırırken, ekonomik sıkıntılar had safhadaydı, işçi mitingleri artıyordu ve toplum giderek polarize oluyordu. Sağ siyasetin önde gelen ismi Süleyman Demirel de, “Yollar yürümekle aşınmaz” diyerek hem gençlik hareketlerine hem de sol muhalefete meydan okuyordu. O dönemki polemikler, günümüzdekinin aksine, sert ama seviyeli bir dille yürütülüyordu; kişisel hakaretler ve aşağılayıcı sözler eksik değildi. İktidar, rakiplerini içeride tutmakla tehdit etmiyor, daha ziyade halkı ikna etme çabası içindeydi.

1990’lı yıllarda Refah Partisi’nin yükselişiyle, Necmettin Erbakan, Türkiye’nin siyasi arenasında merkez sağ ve sol liderlerle doğrudan diyalog kurma cesaretini gösteriyordu.
Zaman zaman, siyasi nezaket çerçevesinde Demirel ve Ecevit gibi saygın siyasetçilerle bir araya gelirken, farklı dünya görüşlerine rağmen ortak bir zemin bulabiliyorlardı. Görüş farklılığına rağmen, tüm bu isimlerde ortak bir devlet terbiyesi hakimdi.

Sözcü TV

SÖZCÜ TV Genel Yayın Yönetmeni Özgür Çakmakçı

O dönemki siyasi rekabet kesinlikle sertti, fakat kimse birbirini düşman olarak görmüyordu. O günlerde liderlerin bir fotoğraf karesinde birlikte yer alması, zafiyet değil, olgunluk olarak değerlendiriliyordu.
Günümüzle kıyaslandığında, geçmişteki dönemler adeta bir “asalet çağı” gibi hatırlanıyor. Bu anılar hem içimizi ısıtıyor, hem de yüreğimizi burkuyor.

Bugün siyasetin dili, kargaşadan, kutuplaşmadan ve düşmanlıktan ibaret. Birbirini ‘hain’, ‘terörist’ olarak nitelendirmeyen siyasetçi sayısı ise bir avuç bile değil.
Ne diyelim, güzel günler artık çok uzaklarda kaldı…

O dönemlerde gazeteciler, her görüş için sorumluluk taşıyordu. Tarafsızlık esastı; yandaşlık ya da muhalefet değil, bağımsız görüşler öne çıkıyordu. Hükümetler eleştirilir, bakanlar sorgulanır, etkili manşetler atılırdı. Gazeteciler, kamuoyunun vicdanının sesi oluyorlardı.

Zaman zaman rahatsız edici olabilirlerdi ancak bu rahatsızlık, baskı ile değil, karşı argümanlarla giderilirdi. Günümüzde ise rahatsız olanlar, sansür, yasak ya da karartmayla cevap vermeyi tercih ediyor. “Dezenformasyonla” mücadele ettiklerini ileri sürerken, sesleri kısılıyor.

PEKİ YA ECEVİT, DEMİREL VE ERBAKAN BUGÜN YAŞASAYDI?

Sözcü TV’ye uygulanan 10 günlük yayın durdurma da bu bağlamda tartışılmalı. Aslında, bu karartmanın ardındaki gerçek amaç siyasi bir hamle. Ekranları karartarak haberi gizleyebileceklerini düşünmekteler. Halbuki, aslında gizlenen; ekranlar değil, halkın haber alma hakkıdır.

Eğer Ecevit, Demirel ve Erbakan bugün yaşasaydı, “SÖZCÜ TV’nin yayınları 10 gün karartılıyor” cümlesini duyduklarında büyük bir şaşkınlıkla karşılaşacaklardı. O dönemin siyasetçileri; basını susturmanın, kendi sonlarını hızlandıracağını biliyorlardı. Ecevit, “Basın susturulamaz” derken, Demirel “Yasakla demokrasi olmaz” diyerek karşı çıkardı. Erbakan ise, “Adil düzenin en önemli şartı özgür basındır” derdi.

KARARTMA DEĞİL, AYDINLANMA ZAMANI

Şu an, bir gazetecinin sosyal medyada paylaştığı birkaç cümle nedeniyle gözaltına alındığı, bir televizyon kanalının RTÜK’ten gelen baskılarla susturulduğu, haber sitelerinin bir gecede kapatıldığı bir ülke konumundayız. Bu dönemde, kendilerine gazeteci diyen halkla ilişkiler uzmanlarının çoğu sessiz kalıyor ve bu baskıya ortak oluyor. Artık onlara üzülmek bile zor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün belirttiği gibi “Basın hürriyetinden doğan sorunların çözümü, yine basın hürriyetidir.”

Atatürk’ün izinden, özgürlükleri savunmaya devam edeceğiz.

10 gün boyunca karartılacağız; ancak bu süre zarfında, bize susmayı değil, daha yüksek sesle konuşmayı öğretecek. Çünkü hakikati susturmak mümkün değil. Mikrofon elimizden alınabilir, ama kalemimizden çıkacak kelimeler ve insanların vicdanı, hep açık kalacak. 10 gün boyunca Sözcü TV, Sözcü Gazetesi’nin bu köşesinde yayın hayatına devam edecek. Yeniden döndüğümüzde, daha güçlü, daha kararlı ve daha dirençli bir şekilde karşınıza çıkacağız. Unutmayın, Sözcü susarsa, Türkiye de susar.

Sözcü TV İkinci Resmi

SİYASİ BİR SİNYAL, BİR GÖZDAĞI!

Sözcü TV Para Politika programında, moderatör Özlem Gürses’in konuğu CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır oldu. Gürses, Başarır’a, “10 gün sürecek karanlık… biz kapanırken CHP İstanbul il başkanınız gözaltı kararı ile ifadeye çağırılıyordu… Zor bir hafta olacak, Terörsüz Türkiye, fezlekeler, tutuklanan yeni belediye başkanlarınız… Bu karanlık bittiğinde siz nasıl bir ülkeye uyanmak istiyorsunuz?” diye sordu.

İşte Başarır’ın yanıtı:

“Sözcü TV’nin karartılması, Türkiye gibi basın özgürlüğünün kısıtlı olduğu bir ülkede, siyasi bir sinyal ve gözdağıdır. Bu, kamuoyuna yönelik bir sessizlik baskısıdır ve muhalefeti bastırmaya yönelik bir hamledir.

Bir yandan “titiz” bir barış süreci yürütülürken, diğer yandan muhalefeti baskılamak için harekete geçen iktidarın çifte standartlarına kimse inanmaz. Partimize yönelik sindirme çabaları, milyonlarca seçmeni doğrudan etkileme amacındadır.

Medyanın susturulduğu, muhalefetin baskılandığı, kayyım uygulamalarının gündeme geldiği bir dönemden geçiyoruz. Ben, bu karanlığın bitiminde; gazetecilerin özgürce konuşabildiği, ekranların gerçeklerle dolu olduğu bir ülkeye uyanmak istiyorum. Bu ülkenin hâlâ o potansiyele sahip olduğunu biliyorum. Ama bunun için karanlığa alışmamak ve ışığı talep etmeye devam etmemiz lazım. Unutmayalım ki; gerçekleri söyleyen medya, iktidarın yalanlarını çürütebilir. Medya halkın sesi ve gözüdür; onların sesi kısıldığında toplumun hafızası silinmiş olur. Muhalif medya, bu ülkenin kalan son vicdanıdır.”

Sözcü TV Üçüncü Resmi

BU KARARTMAYLA KARANLIK BİR SAYFA AÇILDI

Birçok kanal var ama hepsi tek bir ses çıkarıyor. Farklı yüzler, ancak aynı sözler. Ama yıl boyunca en güvenilir haber kaynağınızın karanlık bir ekranla öne çıktığı şu anda, hiçbir şey anlam ifade etmiyor. Bu sessizlik, karartılan SÖZCÜ TV ekranına baktığınızda, sizin yüzünüzü yansıtacak. Çünkü ekranınızdaki gerçek, her zamanki gibi sizsiniz.

AP Türkiye Raportörü Amor, RTÜK’ün kararını “George Orwell bile böyle bir şey hayal edemezdi” şeklinde değerlendirdi. Bu durum, sadece bir distopyanın suçlaması değil, aynı zamanda tarih sayfalarına yazılacak bir bumerangdır. “Bu karartmayla, karanlık bir sayfa açıldı” diyen hukukçu Hüseyin Ersöz, sorularımı yanıtladı.

Kanun gereği değerlendirildiğinde; Saraçhane protestolarını yayınladığı gerekçesiyle bir kanalın karartılması, hukukun gerekliliklerine nasıl aykırıdır?

Bu karar, ülkenin anayasasında belirtilen demokrasi ilkelerine tamamen terstir. Çünkü SÖZCÜ TV, halkın gündemine dair önemli bir olayı yapıcı bir yayıncılık anlayışıyla aktardı. Hukukun üstünlüğü, halkın haber alma özgürlüğünü güvence altına alır. Bu sebeple, idare mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararını iptal etmesi, mevcut değerlerin zayıfladığını gösteriyor. Bu durum, Türk hukuk tarihinde karanlık bir sayfa açacak ve ne yazık ki özgür basına uygulanan sansür olarak kaydedilecektir.

10 günlük bir yayın durdurmanın bir sonraki aşaması lisans iptali olabilir mi? Aynı maddeden ceza verilirse ekran tamamen kararabilir. Buna “gölge” diyebilir miyiz?

Bu tür uygulamalar, basın üzerinde baskı oluşturacak ve sonunda gazetecilerin öz denetim yapmalarına neden olacaktır. Unutulmamalıdır ki, ülkede gelişen olayların yayınlanması asla bir suç ya da yaptırım nedeni değildir. Bu yüzden SÖZCÜ TV’nin yayınlarının durdurulması, sadece kendi kanalı değil, bu ülkedeki tüm gazeteciler için baskı oluşturacak bir idari karardır.

“`

Related Posts

Milyonlarca paket geri çağrılıyor: Etikette büyük hata

Amerika Birleşik Devletleri’nde, popüler atıştırmalık markası Ritz’in fıstık ezmeli krakerleri yanlış ambalajlama nedeniyle ülke genelinde acil olarak geri çağrıldı.

Aracın motorundan cephanelik çıktı

Şanlıurfa’da düzenlenen operasyonda, bir otomobilin motor bölümünde 65 ruhsatsız tabanca, 79 şarjör ve 50 mermi ele geçirildi.

Özgür Özel’e saldıran Tengioğlu ilk kez hakim karşısında

İddianamade saldırgan Tengioğlu’nun herhangi bir suç örgütü veya terör örgütü ile irtibat ve iltisaklı olmadığı iddia edildi. Tengioğlu’nun yargılamasına bugün başlanacak.

3.5 ayda 18 kilo verdi, Murat Çalık’ın son fotoğrafı ortaya çıktı

İki kez kanser atlatan ve biyopside tespit edilen kitle nedeniyle ameliyat edilen tutuklu Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık’ın son fotoğrafı ortaya çıktı.

Paşinyan’ın dini liderlere saldırılarına tepki: ‘Amaç geleneksel bağları bozmak’

Brezilyalı uluslararası ilişkiler uzmanı Conceiçao, Ermenistan’da Başbakan Nikol Paşinyan’ın dini liderlere ve Apostolik Kilise’ye yönelik saldırılarının geleneksel tarihi ve kültürel bağları ortadan kaldırmayı amaçladığını belirtti.

Filistinlileri ‘yeniden yerleştirme’ planı | Gazze’nin güneyindeki bölgeden ayrılmaya izin yok, “Hamas’a üyelik” taraması yapılacak!

Filistinlileri ‘yeniden yerleştirme’ planı | Gazze’nin güneyindeki bölgeden ayrılmaya izin yok, “Hamas’a üyelik” taraması yapılacak!